Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yer yer görülen

См. также в других словарях:

  • MANZAR — (Manzara) (Nazar. dan) Bakılan yer, görülen yer. Görün …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MEDRESE — (Ders. den) Ders görülen yer. Ders okutulan yer. İslâmi ilimleri okuyan talebelerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları vakıf odalarının bulunduğu bin …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ağıl — is. 1) Evcil küçükbaş hayvanların barındığı çit veya duvarla çevrili yer Bir keçi kokusu sarmış ağıllarda çobanlarla arkadaş oldum. S. F. Abasıyanık 2) Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, hale 3) sin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dikiş — is. 1) Dikme işi Dikişe, oyaya başladı, hanım hanımcık yaşıyordu, memnundu. R. H. Karay 2) Dikme biçimi Aralarında görüşmeye başlar başlamaz da hemen kumaş, terzi, dikiş, moda kelimeleri geçerdi. A. Ş. Hisar 3) Dikilen yer Astarın dikişi sökülmüş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • döküntü — is. 1) Dökülmüş, saçılmış şeyler Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar. Y. K. Beyatlı 2) Bir topluluktan geri kalmış kimseler 3) Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kimya göçümü — is., biy. Bir hücreli varlıklarda, kimyasal maddelerin etkisi altında yanaşma veya uzaklaşma biçiminde görülen yer değiştirme durumu, şimiotaksi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • klinik — is., ği, tıp, Fr. clinique 1) Hastanın bakıldığı, muayene edildiği yer Onu, anlamını yitiren kliniğe ayaklarının alışkanlığı götürüyordu. T. Buğra 2) Hekim olacak öğrencilerin hasta başında uygulamalı olarak ders gördükleri hasta koğuşu 3) sf.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • konak — 1. is., ğı, hlk. 1) Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası 2) Gözde oluşan ince tabaka 2. is., ğı 1) Büyük ve gösterişli ev İstirahat için İstanbul a gelmiş, bu konağı alıp yerleşmişti. Ö. Seyfettin 2) Vali, kaymakam gibi yüksek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lobi — is., mim., İng. lobby 1) Bir yapının kapısından içeri girildiğinde görülen ilk boşluk, dalan 2) mim. Otel, tiyatro vb. yerlerde girişe yakın geniş yer 3) mec. Bazı ortak çıkarları olan grupların temsilcilerinden oluşan topluluk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»